PANDEMİ DÖNEMİNDE İŞ YAŞAMINDA DUYGUSAL BÜTÜNLÜK İÇİN TAVSİYELER


O kadar karmaşık bir dönem yaşamaktayız ki olanları ifade etmekte kriz ifadesi kendisini naçar hissetmekte. Pandemi ile kaotik bir dönemde tüm alışkanlıklarımız ve hayat tarzımız tepe taklak olmuşken, akıl ve ruh sağlığımız her an hayatın kendisi tarafından çimdiklenirken, bizler yola devam edebilmek için çabalayıp durmaktayız. Çoğu kez gördüğüm o ki duygusal patinajların yaşandığı ve bunun iş süreçleri dahil hayatımızın her anına yayıldığı. Bir yandan ayakta ve hayatta kalma çabamız bayağı ilk anlamıyla hayatımızın ortasında dururken, diğer yandan iş hayatında ekonomik düzenin devamlılığını sağlayabilmek adına  devam edebilmek için çabalayan bizler. Hayatta kalmanın bu kadar çok yönlü bir durum olduğu belli ki daha önce hiç bu kadar net merhaba dememişti bizlere. Biz pandemi zamanının iş insanları. Peki nasıl koruyacağız duygusal bütünlüğümüzü? Naçizane önerilerim olacak sizlere, Covid polikliniğinde 5 gün geçirmiş biri olarak süreci de deneyimleme durumumdan ötürü, yaşadıklarımdan edindiklerimi, haznemde kalanları sizlerle paylaşmak istedim. Zira bilinmezliklerin pençesinde kaldığımız bu günlerde bildiğim kadarıyla dayanışma sürecine bir katkısı olacaksa ne ala.

Evet tam 5 günlük bir tedavi ile Covid negatif testine rağmen sürece dahil olmuş durumdaydım. Hayatımda pek çok kriz yönetmiş özel, iş pek çok kaos ile güreşmiş, defalarca kriz yönetimi eğitimleri vermiş ben ilk andan itibaren hissettiğim tek şey ‘bütünlüğümü koruduğum ölçüde başarılı olacağım’ duygusuydu en derinden. Zira parçalanmaya başladığınızda ama hastalık ama şartlar sizi ufalamaya müsait bulacaktır. Ondandır ki bütünlük elzem. Bu konuda ilk önlemim olumsuz haberlerden bu süreçte uzak durmak oldu. Açtım bir çizgi film kanalı beş gün sesiyle yaşadım, karantina günlerimde yol arkadaşı oldu bana bir sürü animasyon karakter. Hatta taburcu olduğum gün doktorum nedenini sorduğunda ‘en son ihtiyacım olanın bu vahim tabloyla her dakika karşılaşmak’ olduğunu söyledim. İhtiyacım olan duygu durumumu koruyacak stabilliğine katkıda bulunacak eylemlerdi. Gün içinde şarkılar dinledim nefesimim yettiğince eşlik ettim. Ailem ve sevdiklerimle görüntülü sohbetler ettim, mesajlar ile buluştum onlarla. Sosyal medyaya attığım iyiyim fotoğraflarına gelen yorumlarla gücüme güç kattım. Meslektaşlarımın desteği yadsınamazdı her an yanımda oldular. Çalışma arkadaşlarım, eş dost, akraba her an yanımda hissettim varlıklarını. Ki hastalığın ortaya çıktığı ilk zamana denk gelmiş olmanın verdiği acemilik süreci daha da zorluyordu. İyileşen sayıları az, ölümler çok geliyordu göze o anlarda. Ben doktorlarım ne dediyse yaptım. İlaçlar vaktinde içildi, elden geldikçe tüm öğünler tamamlandı ve bol su içildi. Yakın dostumun gönderdiği diyafram egzersizlerini, yanıma getirttiğim pilates bandımla yaptığım egzersizlere ekledim. Ezcümle geldi geçti vesselam, sağlıcakla çıkıyorsunuz dedikleri günkü yaşadığım sevinci o güne gittikçe hala derinden duyumsuyorum. Çıktığım günün ertesi günü işe dönmek istedim ve yöneticilerimin de desteğiyle evden çalışmaya başladım. En son ihtiyacım olan karantinam devam ederken bomboş oturmak ve yaşadıklarımın üzerine ajite edici methiyeler dizmekti. Sağlığım el verdiğince deniz suyuna ısınır gibi kademeli olarak girdim işin içine. Fizikken yetmediğim anlarda ekibim imdada yetişti elbirliğiyle sürece devam ettik. Her kurum gibi bizde büyük bir değişim ile sınanmaktaydık. Bu ortamda insan kaynağını yönetmek çok daha elzem bir hal almıştı her yerde olduğu gibi. İş hayatının her sokağı karma karışık görünüyordu. Meslektaşlarımla dayanışmanın zirve yaptığı bu dönemde görüyordum ki karmaşa konusu ne olursa olsun çözüm yolu ‘duygusal bütünlüğü korumaktan’ geçiyordu. Olabildiğince çalışma arkadaşlarım ve sosyal çevremde bu işin taşıyıcısı olmaya gayret ettim. Öncelikle kurallara uygun yaşamak noktasında gayret ve yaygın fikir paylaşımım söz konusu oldu. Bana bir şey olmazcılığın en son para edeceği zamanlardaydık zira. Sonra gelişmeleri takip etmek ile felaket tellallığının bir parçası olmanın arasında ki ayırımın farkındalığına kafa yordum. Bu dönemde evde kalınarak yapılabilecekler konusunda sürekli bir gözlem halindeydim. Bol okuyabildiğimiz bu dönemin en büyük karıydı yeni bilgilere erişimin bu kadar kolaylaşmış olması. Yapılan online eğitim ve paylaşımlar iyi birer yol arkadaşıydı. Kurumsal hayatta ki motivasyon kaybının giderilmesi için samimi kalplere ihtiyaç vardı. Tüm samimiyetinizle çalıştığınız kişilere karşı erişilebilir ve yardıma hazır olmak iş dinamikleri için önemli duygulardandı zaten, ama şu an top on da zirveyi zorlamaktaydı. Bana kalırsa iş birliğiyle çözülmeyecek çok az şey var bu hayatta, hele ki bu dönemde. Herkesin gergin olduğu gerçeğini ise atlamamak gerekiyor. Şu an herkes kaygılı ve gerginlik hat safhada. Belirsizlik duygusu kıskacına düşmeyenimiz olmamıştır diye düşünüyorum. İlacı ise bence süreçlerde olabileceklere dair  planlama yapmak ve bunu paylaşmak. Organizasyonların en son ihtiyacı olan şey bu dönemde buda olabilir şu da şeklinde ki fikir paylaşımları zannımca. Netlik olmayacağı aşikar fakat belirsizlik duygusunu kaşımaktan öte bir faydası yok bence bu tavrın. Tüm bunların ışığında  gelecek duygusal tepki ve tehditlere karşı iş hayatında yöneticiler uyanık olmalı. Bu dönemi ilacı bence ‘sürekli ve gerçek bir iletişim’ olur. Tüm bunların ışığında duygusal bütünlüğü koruma duygusuyla yola çıkmak, bu farkındalık bile çok şey katar bu dönemde bizlere. Duygularımız, düşüncelerimiz, tutum ve davranışlarımızın bu dönemde bu durumu korumaya hizmet etmesinin faydası hem sosyal bir varlık olan insanın bireysel olarak ayakta kalmasını hem işletmelerin sağlığı için oldukça önemli. 

Sağlık olsun sözü ne kıymetliymiş anladık. Ve sevdiklerimizle yakın olabilmek. Korkmadan yollarda yürüyebilmek kalabalıklara karışmak. Ne kıymetliymiş sahip olduklarımız aslında. Benim ana duygum bunun benim ‘imtihanım’ olduğuydu aslında en kısa tanım ile. Ve tüm motivasyonum bu imtihanı başarıyla vermenin çabalarımın toplamıyla olacağı kanaatimdi. Şimdi bizler iş insanları. Önce gayreti elden bırakmadan çabalamaya devam. Gerisi mi? Gelir… Ve sevdiğim bir söz ile son vereyim ‘bu da geçer’.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAHİ BİZ BU EĞİTİMLERDEN NEDEN HOŞLANMIYORUZ?

GELL GELLL İK’DA PERFORMANSA GEL!

İŞ HAYATINDA İMAJ MESELESİ