HANGİ DEPARTMAN DAHA GEREKLİ? BİR DE HAKİKATTEN BU İK NE İŞ YAPAR?
İşletmeler yaşayan
organizmalardır derler. Sonrada derler ki mesela her departman bir organ belki birkaç
organa denk düşer. Sonra yine çay arası verilir, çaktırmadan İK hakkında, X
departman müdürü genel müdüre ‘yahu sadece para harcayan bir departman mı olur?
İK ne gereksiz bir departman?’ deyiverir. Biraz önce konuşulan tüm bıdı bıdılar
oldu mu size şimdi hep bir çöp.
Herkesin gözünde kendi departmanı
en gerekli departman. O olmasa işletme ölür! Hele ben gitsem iş yapamazlar modu
var, o ayrı konu. İnsan kaynakları ne yapıyor ki? Kafalarda ki deli değil, zır
deli soruların başında bu gelir? Ama İK’nın işi tabi herkesin yapabileceği
türden görülür. Çünkü sanılır ki İK sadece işe adam alır, adam çıkartır. Kardeşim
performans desem bilgisayarının, arabanın hızından başka bir şey gelmez aklına,
yetkinlik desem o ne çeşit etkinlik dersin, olmadı yetenek yönetimi desem
aklına acun gelir ‘yeteneksizsiniz’ malum, sen hala neyin peşindesin acaba?
Herkese göre en mühiminin kendi işi olması noktasında yapılacak bir şey yok.
Satış yıllarımda ‘satmasam muhasebeci maaşını mı alacak sanki’ demişliği olanlarla
çalışmış biri olarak bunun ne kadar olası olduğunu görüyorum. Hatta işini çok önemli
görüp öyle davranıyorsan da ne ala. Ama iş yarıştırma noktasına girdiğinde
tehlikeli. Çünkü her iş bir değer yaratır, az çok ama ne gerekiyorsa o oluşur
mutlaka. Departmanlar için benim bir benzetmem vardır, puzzle’a benzetirim ben.
Bir parçası eksik bir puzzle tam olabilir mi? Ne kadar küçük bir parça olursa
olsun, o eksiklik tamlığın en büyük düşmanı olur çıkar. Dolayısıyla sayın
okuyucu, sayın çalışan, sayın direktör, sayın genel müdür, sayın işveren, sayın
siz lütfen artık bu mesnetsiz tartışmayı zihinlerimizden geri dönemeyecek
şekilde yok edelim. Tüm departmanlar ancak diğerlerinin hızı kadar hız
alabilir. Başarısı, kadar başarıya ulaşabilirler. Tek başına ipi göğüsleyen bir
lojistik departanı henüz görülmedi. Bu bir maraton ve yan yana kol kola koşmaya alışmamız gerekli. Elbette
çatışmalar, sürtüşmeler olacak, kaçınılmaz. Fakat herkes bilecek ki departmanlar arası iletişimi düzgün
tutabildiğimiz ölçü de gelişim hızlanacaktır. Velhasıl İK ne yapar biliyor
musunuz? Hiçbir şey yapamasa, ‘Şantiye şefi aniden bıraktı, bittik biz! Ne
yapacağız?’ dediğinizde ağlanacak omuz olur. Şaka şaka tüm gücüyle yüklenir ve
en kısa zamanda o eksiği tamamlar, işlerin rayından çıkmasına engel olur. İşte
bu basit örnekte ki amacım odur ki en basitiyle İK hayat kurtarır. Tüm diğer
departmanlarda da aynı durum mutlak olur.
Yaşasın departmanların birliği!
Yargı koymak iletişimin önünde ki en büyük engel. Değil bir işe, insana hiçbir
duruma doğrudan yargı koymak insani ve faydalı değil. Gün yargıları hiç
bulamayacağımız bir yere bırakma günü. Bugünden, kendinizden başlayın ve bu
işin neferleri olalım hepbirlikte. Her iş değerli. Her insan değerli. En başta da
kendimiz. Yargısız konuşmalar, iş hayatında gülümseyen bakışmalar herkese…
Yorumlar
Yorum Gönder