KÖTÜ MÜLAKAT YOKTUR, KÖTÜ MÜLAKATÇI VARDIR!
KÖTÜ MÜLAKAT MI DEDİNİZ; LÜTFEN ÖNDEN
BUYURUNUZ!
Yüksek Lisans yaptığım dönemde
tamamen deneysel amaçlı ve de iyi bir yer çıkarsa neden olmasın umutlu birçok
iş başvurusunda bulundum ve görüşmeye katıldım. Amacım mülakat deneyimimi
arttırmakken başa öyle ilginç olaylar geldi ki başladım bunları yazmaya. Şimdi
küçük bir kısmı paylaşıyorum. Anlayacağınız arkası yarın;)
UYANIK OLMAK
Buradan çıkaracağınız ilk sonucun
akıllı, kurnaz olmak olduğunun farkındayım. Oysa ben ilk anlamıyla kullandım kelimeyi;
mülakata girmeden önce uykudan uyanmış ve ayık olmak gerekir öncelikle. Her şey
yaşanmışlık kokar bu blogda fantastik dünyalara yer yoktur. Bu da bizzat
deneyimlediğim bir husus olduğundan yazma gereği duydum. İsmi lazım değil bir
araştırma firmasında sabah saat 09.00 sularında ki İnsan Kaynakları Müdürlüğü
pozisyonu görüşmesinde esnemekten çenesi
çıkan hanım abla hala gözlerimin önünde. Çapak konusuna hiç gelmeyelim. El yüz
yıkansın olmadı ıslak mendilim var. Uyanamamış halinin teyidini üç defa
tekrarladığı soruyla yapmış oldum. Bir yanlış tüm doğruları götürdü tabi ki.
FİKİR SAHİBİ OLMAK:
Günlerden bir gün yine ben bir
görüşmedeyim İnsan Kaynakları Sorumlusu aranmakta. Sorular tuhaf yerlerden
gelince anladım ki İK bilgisi nanay. Belli ki seçiminde saç rengim, memleketim,
benden elektrik alması rol oynayacak. O arada öğrendiği bir kaç terimi de
sıralamakta. Konu yetenek yönetimine geldi, bana bu konuya hakim olup olmadığımı
sordu. Soru güzel, güncelde bir konu. Ama firmanın İK anlayışı bordrodan
ibaretken pek bir anlamsız. Koca koca şirketler yeni yeni çalışırken bu konuda beyefendinin
ileri görüşlülüğüne bir hazır ol da durmak gerekti doğrusu. Yeteneği bulsam
yöneteceğim de danışmada ki hanımın sakız patlatma sesi hala kulaklarımda.
ADAYDAN FAZLA KONUŞMAK:
Ben satış kökenliyim. Her
meslekte olduğu gibi onda da doğru bilinen yanlışlar vardır. En temeli çok
konuşan değil, iyi dinleyen satar. Sonra bir gün yine görüşmedeyim, görüşmeci
hanım başladı anlatmaya. Aralıksız beş dakika konuştu ki kapı çalınıp içeriye
çay servisi gelmese rekora koşacak. Çaydan yudumunu aldı bu kez soru yağmuru
başladı. Öz geçmişimle o kadar hasbıhal içinde ki hangi sertifikayı ne zaman
aldığım, bende yok onda var. Fakat ben konu mankeni, çünkü işe öz geçmişimi
alacak belli ki. Acaba niye çağırdı diye düşünürken, teşekkür etti ayrıldık. Sanırım
bir çeşit fabrikasyon görüşmeye maruz kalmıştım. Şaşırmama konusunda oldukça inatçıyımdır.
Söylemiş miydim?
NERELİSİN? EŞİN, KARDEŞİN, ANAN, BABAN
NE İŞ YAPAR?
Koca bir üniversite İK'sındayım.
Aylardan ramazan, dilim damağımla iyi bir ekip olmuşken bir dizi görüşmeden
geçmekteyim. Önce İK uzmanı, sonra kariyer merkezi müdürü, sonra rektör
danışmanı sonra İK müdürü derken 360 derece baş dönmesi yaşıyorum. İstanbul’un
bir ucuna gelmişim dönüşüm sahura denk geliyor hesap ediyorum da. Tüm
görüşmelerin ana teması nereliyim, kimlerdenim, aile fertleri neci. Hayır,
sohbet arası konuşulur da burada bayağı prosedür olmuş. Bir de mesleklerden
yarısı memnun yarısı daha iyisi olabilirdi modunda. Son noktam artık dünyalıyım,
işsizim, ailemin kariyeri karnımı doyurmuyor, birde iftarı nerede yapalım
olacaktı ki sihirli bir el değmiş gibi görüşme bitti.
Yorumlar
Yorum Gönder